Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

    Doç. Dr. Özgür Erdoğan: Erken Tanı ile Kemik Tümörlerinde Tedavi Başarısı Yüzde 80’e Çıkıyor

    Kemik tümörlerinde erken teşhisin önemine dikkat çeken Doç. Dr. Özgür Erdoğan, tedavi başarı oranlarının erken dönemde %70-80’e ulaştığını belirtti. Erken tanı, metastaz riskini azaltarak daha az invaziv tedavi imkanı sunuyor.

    Kemik tümörlerinde erken teşhisin önemine dikkat çeken Doç. Dr. Özgür

    Kemik Tümörleri ve Erken Teşhisin Önemi

    Kemik tümörlerinin erken dönemde teşhis edilmesinin tedavi süreçlerinde sağladığı avantajlar üzerine bilgi veren Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Özgür Erdoğan, “Osteosarkom ve Ewing sarkomu gibi agresif tümörlerde, erken tespit neticesinde 5 yıllık sağkalım oranının yüzde 70-80 düzeyine ulaşabileceğini belirtirken, ileriki aşamalarda bu oranın yüzde 20 seviyelerine kadar düşebileceğini vurguladı. Erken tanı sayesinde metastaz riski azalmakta, daha az zorlayıcı tedavi yöntemleri de başarılı olabilmektedir ve cerrahi müdahale ile uzuv kaybı yaşama olasılığı azalmaktadır” ifadelerini kullandı.

    Kemik Tümörünün Tanımı ve Belirtileri

    VM Medical Park Gebze Hastanesi’nde görevli Doç. Dr. Erdoğan, kemik tümörlerinin tanımını yaparak, “Kemik dokusunda anormal hücrelerin çoğalması neticesinde meydana gelen iyi veya kötü huylu kitleler olarak tanımlanabilir. Bu tür tümörler, vücudun çeşitli bölgelerinde bulunabilse de en çok diz etrafında (femur ve tibia uçları), pelviste, omurga bölgelerinde ve kol ile bacak kemiklerinde gözlemlenir” dedi.

    Başlangıçta belirti göstermeyebilen kemik tümörleri hakkında bilgi veren Erdoğan, zamanla özellikle gece saatlerinde artan kemik ağrıları, şişlik, hareket kısıtlılığı ve sebebi bilinmeyen kırıklarla kendini gösterebileceğini belirtti. İleri evrelerde kilo kaybı, genel halsizlik, bazı tümörlerde ise ateş ve terleme gibi sistemik belirtiler de görülebilir.

    Yaş Gruplarına Göre Görülme Sıklığı

    Kemik tümörlerinin hangi yaş gruplarında daha fazla görüldüğüne de dikkat çeken Doç. Dr. Erdoğan, “Osteosarkom ve Ewing sarkomu gibi kötü huylu tümörler genellikle 10-20 yaş arası çocuk ve gençlerde görülmektedir. Kondrosarkom gibi kıkırdak kökenli tümörler ise 30-60 yaş arasındaki yetişkinlerde daha yaygın olarak rastlanmaktadır. 60 yaş üstünde ise kemiklere başka organlardan yayılan metastatik tümörler oldukça sık gözlemlenmektedir. Li-Fraumeni sendromu ve retinoblastom gibi genetik mutasyonlar da risk faktörleri arasında yer alıyor” şeklinde konuştu.

    Tanı Süreci ve Yöntemleri

    Tanı konulma aşaması ile ilgili de bilgi veren Erdoğan, “Tanının ilk aşaması röntgen çekimidir. Bu sayede tümörlerin kemikte meydana getirdiği erime veya yoğunlaşma alanları bu metod ile tespit edilmektedir. Manyetik rezonans (MR) tümörün boyutunu gösterirken, bilgisayarlı tomografi (BT) kemik yapılarını detaylı inceler. Kemik sintigrafisi tüm vücudu tarayarak metastaz olup olmadığını araştırmaktadır. Kesin tanı ise biyopsi ile konulmaktadır. Kan testlerinde alkalen fosfataz (ALP) yüksekliği gibi bulgular, osteosarkom tanısına yardımcı olabilir” ifadelerini kullandı.

    Erken Tanının Sağladığı Avantajlar

    Doç. Dr. Erdoğan, kemik tümörlerinin erken aşamada teşhis edilmesinin tedavi etkinliğinin arttığını belirterek, “Osteosarkom ve Ewing sarkomu gibi agresif tümörlerde erken tanı ile 5 yıllık sağkalım oranı yükselmekte, tedavinin başarısı artmaktadır” dedi. Ayrıca erken tanı ile metastaz riski büyük ölçüde azaltılmakta, daha az agresif tedavi yöntemleri yeterli olabilmekte ve cerrahi müdahale ile uzuv kaybı riski azalmaktadır.

    Tedavi Yöntemleri ve İyileşme Süreci

    Tedavi sürecinin tümörün türüne, yayılımına ve hastanın genel sağlık durumuna göre belirlendiğini ifade eden Doç. Dr. Erdoğan, cerrahi tedavinin, tümörlü dokunun temiz sınırlar içinde çıkarılmasını amaçladığını söyledi. Uzuv koruyucu cerrahilerin öncelikli tercih olduğunu belirtirken, gerekirse amputasyon yapılabileceğini de sözlerine ekledi. Kötü huylu tümörlerde kemoterapi, ameliyat öncesi (neoadjuvan) ya da sonrası (adjuvan) uygulanabilirken, Ewing sarkomu gibi radyosensitif tümörlerde radyoterapi de tedavi sürecine dahil edilmektedir. İyi huylu tümörlerde ise minimally invasive yöntemlerle başarılı sonuçlar alınabilmektedir.

    Tedavi sonrası iyileşme sürecinden de bahseden Erdoğan, “Cerrahi müdahale sonrası genellikle 6-12 haftalık bir iyileşme süreci gerekmektedir. Kemoterapi ve radyoterapinin yan etkileri zamanla azalmaktadır; fizik tedavi ise hareket kabiliyeti ve kas gücünün yeniden kazanılmasında önemli bir rol oynamaktadır. Psikolojik destek, özellikle genç hastalar için tedavi sürecinin daha sağlıklı bir şekilde geçmesine katkı sağlamaktadır. Erken evrede tanı konan ve tümörü tamamen çıkarılan bireyler, yaşam kalitesini büyük ölçüde koruyarak normale dönebilmektedirler. Ancak, düzenli kontroller ilk 5 yıl boyunca daha sık yapılmalıdır” diye açıklamalarda bulundu.

    Haber Kaynağı: İhlas Haber Ajansı