Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

    Yumuşak Doku Kanserleri Çocukluk Çağında Da Görülebiliyor: Uzmanlardan Uyarılar

    Prof. Dr. Ahmet Turan Aydın, yumuşak doku kanserlerinin çocuklukta da görülebileceğini belirterek, bu tümörlerin yarısının atypik kas hücrelerinden kaynaklandığını ifade etti. Erken teşhis ve ortopedik onkolojide uzmanlaşmanın tedavi sürecinde kritik olduğunu vurguladı.

    Prof. Dr. Ahmet Turan Aydın, yumuşak doku kanserlerinin çocuklukta da

    Yumuşak doku kanserleri, çoğunlukla ilerleyen evrelerde teşhis edilse de çocukluk döneminde de görülebiliyor. Memorial Antalya Hastanesi’nden Prof. Dr. Ahmet Turan Aydın, “Bu kanserlerin yarısı, çocukluk döneminde meydana gelen nadir ve kötü huylu tümörlere dönüşen atipik çizgili kas hücrelerinden kaynaklanmaktadır” diyerek, şüpheli kitlelerle karşılaşıldığında hızlı bir şekilde ortopedik onkoloji uzmanına başvurulmasının önemini vurguladı.

    Yumuşak doku tümörleri, vücuttaki yumuşak dokulardaki hücrelerin kontrolsüz büyümesiyle ortaya çıkan nadir kanser türleridir. Bu tümörler vücudun her bölgesinde oluşabilmekte, en fazla kollarda, bacaklarda ve karında görülmektedir. Çocukluk ve gençlik dönemlerindeki kanserlerin yaklaşık yüzde 6,6’sını oluşturan bu tümörlerin tespiti, erken aşamalarda belirti vermemesi nedeniyle oldukça zor olabilir. Belirtiler ortaya çıktığında ise bunlar genellikle büyüme ağrılarıyla karıştırılabilmektedir; bu da tedavi sürecinin gecikmesine sebep olabilir. Tedavi yöntemi, kanserin türüne, boyutuna ve büyüme hızına göre değişiklik göstermektedir.

    Prof. Dr. Aydın, 1-7 Nisan Ulusal Kanser Haftası kapsamında, nadir görülen bu tümörler ve tedavi yöntemlerine ilişkin önemli bilgiler paylaştı.

    Prof. Dr. Aydın, yumuşak doku kanserinin kas, yağ, bağ ve sinir dokularında görülebildiğini söyledi. “Yumuşak doku tümörleri, vücudun her bölümünde gelişebilir; bunların yaklaşık yüzde 60’ı kollar, bacaklar ve kalça gibi bölgelerde, yüzde 20’si ise göğüs ve karın bölgesinde gözlemlenmektedir. Tümörler büyüdükçe, şişlik veya kitleler oluşturabilir ve sinirlere ya da kaslara baskı yaparak ağrıya neden olabilir” ifadelerini kullandı. Ayrıca bazı iç organlarda sarkomların belirti vermeden ilerleyebileceğine dikkat çekti. Genetik faktörler, lenf sistemi bozuklukları, kimyasal maddelere maruz kalma ve travmalar ise bu hastalığın tetikleyicileri arasında yer almaktadır.

    Prof. Dr. Aydın, yumuşak doku tümörlerinin çoğunlukla geç fark edildiğini ve bu nedenle tarama programlarının gerekli olduğunu belirtti. Yüksek risk taşıyan genetik hastalıklara sahip bireylerin ve radyasyona maruz kalmış kişilerin dikkatle izlenmesi gerektiğini vurguladı. “Eğer hastada 5 cm’den büyük, derin yerleşimli, ağrılı ve hareket kısıtlayıcı bir kitle mevcutsa, yumuşak doku sarkomundan şüphelenmek gerekir. Tanıda ortopedik onkologların gerçekleştireceği detaylı muayene ve görüntüleme yöntemleri yeterli olacaktır” dedi.

    Belirtiler arasında kemiklerde zayıflama ve kırılmalar, eklem şişmeleri, halsizlik, ateş, kilo kaybı, anemi, yoğun karın ağrısı, bulantı-kusma ve dışkıda kan veya koyu renkli dışkı yer aldığını aktaran Prof. Dr. Aydın, kesin tanının biyopsi ile gerçekleştirildiğini ifade etti. Biyopsilerin doğrudan yapılan, ultrasonla yönlendirilen veya bilgisayarlı tomografi ile gerçekleştirilen özel iğnelerle yapılabildiğinin altını çizdi.

    Yumuşak doku sarkomları, dalgalar halinde dört evrede değerlendirilmektedir. Evre 1 ve 2 yerel düzeyde, evre 3’te tümörün yakın lenf bezlerine yayıldığı, evre 4’te ise vücuda yayıldığı aşamaları ifade eder. Bu süreçte Pet-CT taramalarının büyük önemi olduğunu belirten Prof. Dr. Aydın, ortopedik onkoloji uzmanlarının kollar ve bacaklardaki tümörlerde devreye girmesi gerektiğini de vurguladı. “Baş-boyun, göğüs ve karın-pelvis bölgesindeki tümörlerde genel cerrahi, göğüs cerrahisi, plastik cerrahi ve damar cerrahisi uzmanlarının iş birliği esastır. Tümörlerin büyümesinin durdurulmasında radyoterapinin önemi büyüktür. Yumuşak doku kanserlerinin tedavisinde erken tanı ve bu alanda deneyimli hekimlerle hareket etmenin kritik bir rolü vardır” yorumunu yaptı.