Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

    Reflü ve Mide Fıtığı Vakaları Türkiye’de Artıyor: Prof. Dr. Ahmet Yekta Tüzün’den Önemli Uyarılar

    Son yıllarda Türkiye’de reflü ve mide fıtığı vakaları artış gösteriyor. Medicana Sağlık Grubu’ndan Prof. Dr. Ahmet Yekta Tüzün, bu hastalıkların geleneksel semptomları dışında kronik öksürük ve ses kısıklığı gibi belirtilerle de ortaya çıkabileceğini vurguladı. Uygulanabilecek yenilikçi endoskopik yöntemler, tedavi sürecinde umut vaat ediyor.

    Son yıllarda Türkiye’de reflü ve mide fıtığı vakaları artış gösteriyor.

    Reflü ve Mide Fıtığı Vakalardaki Artış Son Yıllarda Gözlemleniyor

    Türkiye’de reflü ve mide fıtığına dair vakaların artışı son yıllarda dikkat çekiyor. Medicana Sağlık Grubu Gastroenteroloji Bölümü’nden Prof. Dr. Ahmet Yekta Tüzün, bu hastalıkların yalnızca mide yanmasıyla sınırlı kalmayıp, kronik öksürük ve ses kısıklığı gibi alışılmadık belirtilerle de kendini gösterebileceğini ifade etti.

    Toplum Sağlığı Açısından Önem Taşıyor

    Mide fıtığı (hiatal herni) ve gastroözofageal reflü (GERD), sindirim sistemindeki yaşam kalitesini en fazla etkileyen hastalıkların başında geliyor. Bu hastalıkların sıklığındaki artış, toplum sağlığı açısından daha görünür bir hale gelmesine yol açıyor. Medicana International İzmir Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Tüzün, reflü hastalığının Batı toplumlarında her 5 kişiden birinde görüldüğünü belirtirken, Türkiye’de erişkinlerde bu oranın yüzde 15-20’ye ulaştığını vurguladı. Son 20 yıl içerisinde obezite ve yaşam tarzı değişikliklerinin etkisiyle bu oranın 2-3 kat arttığına dikkat çekti. Mide fıtığı ise toplumun yüzde 10-20’sinde görülmektedir ve 60 yaş üstü bireylerde bu oran yüzde 50’ye çıkabilmektedir.

    Gözden Kaçan Belirtiler

    Prof. Dr. Ahmet Yekta Tüzün, tipik belirtiler arasında göğüs kemiği arkasında yanma, ağza acı-ekşi su gelmesi ve yutma güçlüğünün bulunduğunu belirterek, “Kronik öksürük, ses kısıklığı, boğazda takılma hissi ya da diş çürükleri gibi atipik belirtiler de reflünün habercisi olabilir. Bu tür belirtiler gözlemlenmediğinde, hastalığın tanısı gecikebilir” uyarısında bulundu. Yaş, obezite, sigara ve alkol kullanımı ise bu hastalıkların en önemli risk faktörleri arasında sayılmaktadır. Ayrıca, gebelik, ağır kaldırma ve kronik öksürüğün de mide fıtığı ve reflüyü tetikleyebileceği ifade ediliyor.

    Erken Tanı İçin Endoskopi Kritik Öneme Sahip

    Hastaların öyküsünün tanıda belirleyici olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tüzün, endoskopi ve pH ölçümleri gibi ileri düzey testlerin gerektiğinde devreye girdiğini belirtti. Yutma güçlüğü, kilo kaybı, kanama ve kansızlık gibi “alarm semptomlarının” ortaya çıkması durumunda ise hemen endoskopi yapılması gerektiğini vurguladı. Reflü tedavisinde kullanılan proton pompa inhibitörleri (PPİ) hakkında ise bu ilaçların kısa süreli kullanımda genellikle güvenli olduğunun ancak uzun vadede bazı riskler taşıdığını ifade etti. Bu riskler arasında B12, magnezyum ve kalsiyum eksiklikleri, osteoporoz, böbrek hastalıkları ve bağırsak enfeksiyonları yer almakta. Ayrıca kalp-damar hastalıkları ve demans bağlantısına dair verilerin de gündeme gelmeye başladığı aktarıldı.

    Geleceğe Umutla Bakarken

    Cerrahi müdahalelerin alternatifleri olarak geliştirilen endoskopik yöntemlerin umut verici olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tüzün, transoral fundoplikasyon (TIF), Stretta ve ARMA gibi tedavi yöntemlerinin daha az invaziv özellikleri ve hızlı iyileşme süreleri ile dikkat çektiğini ifade etti. Bu tekniklerin henüz standart tedavi olarak kabul edilmemekle birlikte, belirli hastalarda başarılı sonuçlar sağladığını belirtti. Gelecekte bu yöntemlerin daha yaygın hale geleceği ifade ediliyor. Prof. Dr. Tüzün, uzun süreli ilaç kullanımının getirdiği risklerin artmasıyla birlikte, endoskopik yöntemlerin standart tedavi arasında yer almasının olasılığının güçlendiğini belirtti.