Acıbadem Eskişehir Hastanesi’nde Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Mustafa Kaplangöray, birçok bireyde hipertansiyona neden olan belirgin bir etken bulunmadığını belirterek, erken tanı ve alacağımız tedbirlerle bu durumun ömür boyu kontrol altında tutulabileceğini vurguladı.
Tedavi edilmediği takdirde hipertansiyonun kalp krizi ve inme gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini belirten Dr. Kaplangöray, düzenli izleme ve erken tespit ile hipertansiyonun yönetilmesinin mümkün olduğunu söyledi. Tansiyonun, sağlıklı bireylerde 140/90 mmHg altında olması gerektiğini ifade eden uzman, bu seviyenin üzerine çıkması durumunda hipertansiyon tanısı konulması gerektiğini dile getirdi. Kaplangöray, kontrolsüz hipertansiyonun damarları tehdit ederek kalp krizi, inme ve böbrek hastalıkları gibi hayati riskleri beraberinde getirebileceğine dikkat çekti.
Yüksek tansiyonun yaygın bir sorun olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Kaplangöray, Türkiye’deki yetişkinlerin üçte birinin bu durumdan etkilendiğini belirtti. Risk faktörlerinden birinin yaş olduğunu vurgulayan uzman, özellikle 35-56 yaş arası bireylerde yüksek tansiyon olasılığının arttığını sözlerine ekledi. Kadınlarda yüksek tansiyon oranının erkeklerden fazla olduğunu hatırlatan Kaplangöray, genellikle belirti vermemesi nedeniyle bu sorunun kişilerin farkında olmadığına dikkat çekerek, düzenli tansiyon ölçümünün önemini vurguladı.
“Hipertansiyon, çoğunlukla belirti vermeden ilerleyen bir durumdur” diyen Doç. Dr. Kaplangöray, bu yüzden “sessiz düşman” olarak adlandırıldığını ifade etti. Baş ağrısı, çarpıntı, halsizlik gibi belirtiler ortaya çıkabilse de çoğu zaman hastalar kendilerini iyi hissederken tansiyonlarının yükseldiğini bilmediğini belirti. O yüzden obezite, düzensiz beslenme, hareketsiz yaşam tarzı ve ailede hipertansiyon geçmişi olan bireylerin düzenli olarak tansiyon ölçmesi gerektiğini açıkladı.
Yüzde 95 oranında hastada hipertansiyona neden olan belli bir sebep bulunmadığını ifade eden Dr. Kaplangöray, bu durumun genetik, yüksek tuz tüketimi, obezite, sigara ve alkol kullanımı, stres ve sağlıksız beslenmenin etkisiyle oluştuğunu dile getirdi. Kalan yüzde 5’lik kesimde ise böbrek hastalıkları ya da birtakım ilaçların etkisiyle gelişen “sekonder hipertansiyon” durumlarından bahsedildi.
Doç. Dr. Kaplangöray, hipertansiyon tanısı için en güvenilir yolun doğru yöntemlerle gerçekleştirilmiş tansiyon ölçümü olduğunu belirtti. Tansiyon ölçüm tekniklerinden oskültatuvar ve osilometrik yöntemleri arasında, ilk yöntemin sağlık profesyonelleri tarafından uygulanan klasik ve doğru bir yöntem olduğunu vurguladı. Olası hatalı sonuçların önlenmesi için, ölçüm öncesi beş dakika dinlenilmesi, son yarım saatte sigara veya kahve tüketilmemesi, ölçüm sırasında ayakların yere basması ve kolun kalp seviyesinde tutulması gerektiğini açıkladı. Ayrıca, “beyaz önlük hipertansiyonu” dediğimiz durumun, hastane ziyaretlerinde yüksek tansiyon ölçümü ile ortaya çıkabileceğini ifade ederek, bunun gerçek hipertansiyondan ayrımında evde yapılan düzenli ölçümlerin veya 24 saatlik tansiyon izleminin önemine dikkat çekti.