Meme ve prostat kanserleri arasında genetik bağlar tespit edildi

3 Min Read

**Meme ve Prostat Kanserlerinde Genetik Bağlantılar Önem Kazanıyor**

Prof. Dr. Burak Turna, meme ve prostat kanserlerinin çeşitli organlarda ortaya çıkmasına karşın önemli genetik benzerlikler taşıdığını vurguladı. BRCA mutasyonlarının bu hastalıklar için ortak bir risk faktörü oluşturduğunu belirterek, “Aile geçmişinin genetik değerlendirmelerde en belirleyici faktörlerden biri haline geldiğini görüyoruz. Kanser türleri arasındaki genetik ilişkilerin anlaşılması, bireyselleştirilmiş sağlık yaklaşımlarının geliştirilmesi açısından son derece önemlidir.” ifadelerini kullandı.

**Genetik Değerlendirme ve Erken Tanı**

Acıbadem Kent Hastanesi’nde görev yapan Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Burak Turna, prostat kanserindeki erken teşhis ve modern tedavi yöntemlerine dair bilgi verirken, meme ve prostat kanserleri arasındaki genetik bağlara dikkat çekti.

**BRCA Mutasyonlarının Önemi**

Prof. Dr. Turna, genetik ilişkilerin neler içerdiğini şöyle açıkladı: “Özellikle BRCA1 ve BRCA2 genlerinde meydana gelen mutasyonlar, kadınlarda meme ve over kanseri ile erkeklerde daha genç yaşlarda belirginleşen agresif prostat kanseri riskini artırıyor. Bu yüzden aile geçmişinin genetik analizlerde dikkate alınması hayati bir önem taşıyor. Erken yaşta ya da agresif formlarda meme kanseri tanısı alan bir anne BRCA mutasyonu taşıyorsa, oğlu prostat kanseri açısından genetik olarak değerlendirilmelidir. Ayrıca, ilerlemiş veya yüksek dereceli prostat kanseri tanısı olan bir babanın kızında meme kanseri riskini artırabilecek genetik değişikliklerin tespit edilmesi mümkün olabilir.”

**Yüksek Görülme Sıklığı ve Anlamı**

Prof. Dr. Turna, Türkiye ve dünya genelinde kadınlarda en sık görülen kanser türünün meme kanseri olduğunu belirterek, her 8 kadından birinin yaşamı boyunca bu hastalığa yakalanabileceğine dikkat çekti. Prostat kanserinin de erkeklerde en yaygın kanser türlerinden biri olduğunu söyleyen Prof. Dr. Turna, “Bu kanserin erkeklerde yaşam boyu görülme riski yüzde 12-15 oranlarındadır. Bu rakamlar, iki kanser türünün ortak genetik temellerinin anlaşılmasını daha da kritik hale getiriyor.” dedi.

**Genetik Analizlerin Rolü**

Elde edilen genetik bulguların, sadece risk tespiti için değil, aynı zamanda erken teşhis stratejilerinin oluşturulmasında da önemli bir yer tuttuğunu vurgulayan Prof. Dr. Turna, “Genetik analizler, gereksiz tedavi süreçlerinin önlenmesi ve aile üyelerinin risk seviyelerinin belirlenmesi açısından da büyük bir öneme sahiptir. Ayrıca, PARP inhibitörleri gibi hedefe yönelik tedavi yöntemlerinin planlamasında genetik verilerin kullanımı oldukça etkili olacak.” şeklinde konuştu.

Share This Article
Leave a review

Leave a Review

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version