Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Kekemelikte Erken Müdahale, Kalıcılığı Önlemede Hayati Öneme Sahip

Kekemelik, genellikle 2-5 yaş aralığında ortaya çıkan ve toplumun yaklaşık %1’ini etkileyen bir konuşma bozukluğudur. Uzman Burçin Mutlu, geç müdahalenin kalıcılık riskini artırdığını vurgulayarak, erken müdahalenin önemine dikkat çekiyor. Eğitici bir bakış açısıyla, terapinin duygusal ve sosyal etkileri ele alarak bireylerin kendine güvenini artırmayı hedeflediğini belirtti.

Kekemelik, genellikle 2-5 yaş aralığında ortaya çıkan ve toplumun yaklaşık

Kekemelikte Geç Kalmanın Riskleri Artıyor

Kekemelik, toplum genelinde her 100 kişiden birini etkileyen bir konuşma bozukluğudur ve genellikle 2-5 yaş aralığında görülmeye başlar. Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Burçin Mutlu, kekemeliği, konuşma akışını bozan, ses, hece veya kelimelerin tekrarı ve konuşmaya başlarken yaşanan duraksamalarla tanımlıyor.

Mutlu, kekemeliğin oluşumuna dair yaygın bir yanlış anlamanın, psikolojik etkenlerin belirleyici olduğu düşüncesi olduğunu ifade ediyor. Aslında kekemelik, bireylerin beyin yapısından kaynaklanan nörolojik farklılıklarla veya genetik faktörlerle ilgilidir. Kısacası, kekemelik bir korku veya heyecan sonucunda ortaya çıkmaz ve taklit yoluyla oluşmaz. Bu konuşma bozukluğu genellikle 2-5 yaş arasında başlar ve toplumda görülme oranı yaklaşık yüzde 1 civarındadır; yani her yüz kişiden biri, konuşurken kelimelerle zorluk çekmektedir.

Erken Müdahale ile Kalıcılığa Karşı Çözüm

Kekemelikle ilgili erken müdahalenin önemine değinen Mutlu, kendiliğinden iyileşme oranının yüzde 75-80 olduğunu belirtiyor. Bu bağlamda, kekemelik vakalarında geç müdahale edilmesinin kalıcılığa neden olabileceği konusunda uyarıyor. “Erken müdahale edilmediği takdirde, her geçen ay kekemeliğin kalıcı hale gelme riski artar. Bu nedenle, mutlaka bir uzman tarafından değerlendirilip uygun bir yol haritası belirlenmelidir.” diyor.

Dil ve konuşma terapistleri, kekemeliği yalnızca konuşma akıcılığı perspektifinden değil; ayrıca duygusal, sosyal ve davranışsal boyutlarıyla ele aldıklarını vurgulayan Mutlu, kekeme bireylerin toplumun önyargıları ve akran zorbalığı gibi etkilerle karşı karşıya kaldığını da hatırlatıyor. “Sınıf içerisinde alay edilme ya da bir iş görüşmesinde cümlelerin aniden kesilmesi gibi durumlar, kekemeliğin değil, toplumsal önyargının bir sonucudur.” diyerek dikkat çekiyor.

Terapi Sürecinin Önemi

Kekemelikle ilgili terapilerde, bireyin konuşma deneyiminin yeniden yapılandırılması hedefleniyor. Duyarsızlaştırma teknikleri, bireyin konuşma sırasında yaşadığı kaygıları azaltmaya yardımcı olurken; kekemelikte modifikasyon gibi yöntemler de konuşmayı daha akıcı hale getirmeyi amaçlıyor. Erken yaşta başlanan terapinin, kekemeliğin kalıcı hale gelme riskini önemli ölçüde azalttığı ifade ediliyor.

Mutlu, terapistlerin bu süreçte ailelere doğru yaklaşım ve iletişim yöntemleri hakkında rehberlik ettiğini vurgulayarak, yanlış tutumların önüne geçilebileceğini de belirtiyor. “Düzenli terapi desteği, bireyin konuşma akıcılığını ve konuşma anında duyduğu güveni artırır. Dolayısıyla, etkili bir terapi süreci, sabırlı şekilde sürdürülen ve bireye özel olarak planlanan bir yöntemle yürütülmelidir.” şeklinde konuşuyor.