Tıbbi Onkoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Cengiz Akosman, güvenilir bilimsel destekten yoksun olan ürünlerin hastalar için zarar verici olabileceğine dair önemli uyarılarda bulundu. Akosman, bazı bitkisel karışımların karaciğer enzimleri üzerinde değişiklik yaparak, ilaçların metabolizmasını etkileyebileceğini ve bazı durumlarda hayati riskler yaratabileceğini belirtti. Özellikle bitkisel kürlerin kanser tedavisinde işe yaradığını destekleyen bilimsel kanıtların mevcut olmadığını vurguladı. Ek olarak, yanlış doz ve zamanda kullanılan bitkisel ürünlerin faydadan çok zarar verebileceğini ifade eden Akosman, onkoloji uzmanları ile iş birliği yapmanın önemine dikkat çekti.
Son dönemlerde, kanser tedavisi gören birçok bireyin tedavi süreçlerine bitkisel kürler ve alternatif yaklaşımlar ekleme eğiliminde olduğunu belirten uzman, bu uygulamaların ciddi riskler taşıdığını ifade etti. Dr. Akosman, kontrolsüz bitkisel madde kullanımının, gebelikte yapılan kemoterapi ve immünoterapileri tehlikeye atabileceğinin altını çizdi.
“Her doğal ürün güvenli değildir” diyen Akosman, toplumda yaygın olan ‘doğal olan her şey zararsızdır’ görüşünün yanıltıcı olduğunu belirtti. Isırgan otu, zerdeçal ve çörek otu gibi bazı bitkisel ürünlerin laboratuvar araştırmalarında umut verici etkiler göstermesine karşın, insan vücudunda aynı olumlu sonuçların elde edilemeyeceği gerçeğine dikkat çekti. Bu tür maddelerin kanser ilaçları ile etkileşim içinde olarak tedavi sürecini olumsuz etkileyebileceğini de sözlerine ekledi.
Dr. Akosman, tüm kanser hastalarına, tedavi süreçlerinde hiçbir ek bitkisel ürün veya kür kullanmadan önce hekimleriyle mutlaka görüşmeleri gerektiğini tavsiye etti. “Amacımız, hastaları korkutmak değil, bilgi vererek bilinçlendirmektir,” diyen uzman, bitkisel ürünlerin yanlış kullanımlarının, hastalar için ciddi sonuçlar doğurabileceğini vurguladı.
Doğru bilgilerin kanser tedavisinde hayati önem taşıdığını belirten Akosman, sosyal medya ve internet üzerinden yayılan “mucizevi tedaviler” gibi asılsız iddialara karşı son derece dikkatli olunması gerektiğini, bu tür bilimsel dayanağı olmayan bilgilerin hastalar için büyük riskler barındırabileceğini ifade etti.