Hematoloji uzmanı Prof. Dr. Yusuf Bilen, hemofili hastalarının yaşamları boyunca kanama riski taşıdığını vurguladı ve bu hastaların düzenli tedavi ve takip ile daha sağlıklı bir yaşam sürdürebileceklerine dikkat çekti. Dünya Hemofili Günü dolayısıyla Bursa Şehir Hastanesi’nde açıklamalarda bulunan Bilen, hemofili hastalığının, doğuştan gelen kanama durdurucu proteinlerin eksikliği nedeniyle aşırı kanama durumları yarattığını ifade etti. Bu hastalığın kalıtsal bir yapıda olduğunu ve anne babadan çocuklara geçtiğini belirten Prof. Dr. Bilen, “Hastalığın belirtileri arasında daha sık ve şiddetli kanama olayları yer alabilir.” açıklamasını yaptı.
Bilen, hemofilinin farklı alt gruplarının bulunduğuna, özellikle A ve B tiplerinin daha yaygın olduğuna dikkat çekti. Hemofili A’nın her 5 bin doğumda bir görülürken, Hemofili B’nin ise 30 bin doğumda bir rastlandığını kaydetti. Hemofilinin ağır formlarının doğum sırasında beyin kanamasına neden olabileceğini belirten uzman, erken dönemlerde mide kanaması ve kas içi kanamalarla karşı karşıya kalınabileceğini ifade etti. Çocukluk döneminde ise diz, omuz ve kalça eklemleri gibi alanlarda kanama meydana gelebileceğini ve bu durumun eklem kaybı riskini artırabileceğini sözlerine ekledi.
Tedavinin önemine vurgu yapan Bilen, hastalığın erken teşhis edilmesi ile kanamaların önlenebileceğini ve hastaların sağlıklı bir yaşam sürebileceğini belirtti. “Hemofili, ömür boyu süren bir rahatsızlıktır ve tedavi faktörlerinin etkisi sınırlıdır,” diyen Bilen, modern tıptaki gelişmeler sayesinde hastaların tedavi süreçlerinin önemli ölçüde kolaylaştığını ifade etti. Daha önceleri haftada birkaç kez uygulanan tedavi yöntemlerinin, günümüzde 15 günde bir veya ayda bir gibi daha seyrek enjeksiyonlarla yürütülebildiğini ekleyerek, bu durumun hastaların yaşam kalitesini artırdığını sözlerine ekledi.