Bir siyasetçinin, özellikle de bir siyasi liderin toplum üzerinde yaratması gereken en önemli etkilerden biri “Heyecan”dır.

Demokrasisi oturmuş kurumları güçlü ülkelerde bile bu “Heyecan” faktörü önemli iken, bizim gibi demokrasisi sorunlu, kurumları yok edilmiş ülkelerde bu heyecan faktörü iyiden iyiye önem kazanır.

Topluma heyecan vermeyen siyasetçinin, başarılı olma ihtimali yoktur!

Bu biraz Allah vergisi, biraz da geliştirilebilir kişilik özelliğidir.

Bir liderin olmazsa olmazıdır.

Şimdi hepinize sormak isterim, içinizde Kemal Kılıçdaroğlu’nu görünce heyecanlanan, konuşmasını duyunca gaza gelen bir tek kişi var mı!

Kemal Bey’in kendisine siyasi rakip olarak gördüğü kişi, Recep Tayyip Erdoğan ne kadar heyecan verici bir siyasi şahsiyet ise, Kemal Kılıçdaroğlu bu heyecanı yaratmaktan o kadar uzak.

İster yandaşı olalım, ister muhalifi Erdoğan’ın heyecan veren bir siyasetçi olduğunu kabul etmeliyiz.

Müzmin anti Erdoğancı bir dostum var.

Erdoğan denilince yüzünü ekşiten biri.

Birkaç yıl önce, bir yerde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile karşılaşmış.

Ve hemen kendisi ile bir fotoğraf çektirmiş.

Fotoğrafı bana da yolladı.

Aradım.

“Ne o, adı geçince yüzünü ekşitirdin yanında kelle gibi sırıtmışsın” dedim.

“Ne bileyim ya adamı görünce heyecanlandım.” Dedi.

Tam da budur işte.

Bir lideri seversiniz, sevmezsiniz ama bir heyecan, olumlu veya olumsuz bir duygu yaratır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan yaşlansa da, 20 yıllık iktidarın yıpratmasına maruz kalsa da, yürümekte zorlansa da, merdivenlerden yardımla inse de, hastalık iddiaları sosyal medyayı sarsa da, hala ve her şeye rağmen heyecan verici bir liderdir.

Hala birileri onun kılı olmayı arzulayabilmektedir.

Kemal Kılıçdaroğlu’nda eksik olan budur, bu heyecan vericiliktir.

Kimse Kemal Bey’in heyecan veren, kitleleri etkileyen bir lider olduğunu söyleyemez.

CHP’nin genel başkanı siyaseten en sert cümleleri söylerken bile heyecan vermiyor.

Masayı yumruklarken dahi inandırıcı değil, içten biçimde doğal olarak yumruklamıyor.

Muhtemelen hayatında masa dahil hiçbir yere yumruk atmamış, o kadar belli ki!

Zaten kendisi de heyecanlanmıyor, kötü bir öfke taklidi yapıyor.

Öfkesi bile gerçek değil.

Çünkü “Ateşli” değil.

Hayatının hiçbir döneminde de olmamış, içinde alev alan bir şey barındırmamış.

Bu yüzden de herhangi bir şeyin ne gerçekten karşısında olmuş, ne de yanında.

İyi okumuş, iyi öğrenmiş, beyefendi biri olmuş.

Ama bu bürokratlık, siyasi bir liderde olması gereken tüm özellikleri silmiş götürmüş.

Emekli olunca da , ikimi emekli bürokratlar ve askerler apartman ya da site yöneticisi olurken, ona denk gelmiş siyasi lider olmuş ama olduğu olacağı bu kadar olmuş.

İçinde ateş yanmadığı için başkalarını da ateşleyemiyor, heyecan yaratamıyor, Bu yüzden de seri biçimde seçim kaybediyor.

Bu yüzden muhalif seçmen, Kemal Kılıçdaroğlu’na rağmen ona kazandırmaya, o seçmeni değil, seçmen onu heyecanlandırmaya çalışıyor.

Kemal Bey’in evinde bir köpeği var mı, bilmiyorum.

Ama evinde köpeği olanlar bilir, sahibi eve gelince köpekler heyecanlanır.

Kemal Bey’in bir köpeği olsa idi muhtemelen sahibi eve geldiğinde o bile heyecanlanmazdı.

Velev ki, MYK’da kendisine bir görev vermesin!


DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN