İstanbul’da 10 yıllık bankacılık sektörü çalışanı Burak Yılmaz, ‘insan gözlemlemek’ için çıktığı yolda taksiciliğe başladı.
Taksisine binen yolcuları alışılmışın dışında resmi bir tarz ve kravatla karşılayan Yılmaz, “Taksicilik bir kamu hizmetidir, bu işi insanlara memnuniyet verici şekilde yapmak bana mutluluk veriyor” ifadelerini kullandı.
Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler yüksek lisans mezunu 35 yaşındaki Burak Yılmaz, 10 senelik bankacılık ve beyaz yaka tecrübesinin ardından sektör değiştirerek taksiciliğe adım attı.
Kartal Sahili’nde yer alan bir taksi durağında şoförlük yapan Yılmaz, kısa sürede farklı giyim tarzıyla hem diğer taksicilerin hem de yolcuların dikkatini çekmeyi başardı. Takım elbise giyerek direksiyon başına geçen ve bu sebepten kendisine ‘kravatlı taksici’ lakabı takılan Yılmaz; bunun yolcular nezdinde kötü imaja sahip taksici profilini kırmaya yardımcı olduğunu dile getirdi.
“Söylediğimde inanmayanlar, dalga geçenler oldu”
Sektörü bırakıp taksiciliğe başlama kararının yakın çevresini şaşırttığını belirten Yılmaz, “Öncesinde 10 senelik bir bankacılık tecrübem vardı; elbette büyük bir değişiklik ama ani bir kararla olmamakla birlikte sürece yayılan bir şekilde bu kararı aldım. Toplumu gözlemlemek ve yakından tanımak her zaman ilgi alanım oldu. İnsanlarla karşılaşmaktan memnunum çünkü kurumsal dünyada görebileceğiniz insan profili çok sınırlıydı. Ancak gündelik hayatın içinde turistle de karşılaşabiliyorsunuz, acil hastaneye giden bir yolcuyla ve adliyeye giden bir davalı ya da davacıyla karşılaşabiliyorsunuz. Hayatı daha dar bir pencereden izlerken, temas halinde daha büyük bir perspektiften izlemeye başlıyorsunuz. Taksiciliğe başlamadan önce bunu paylaştığım insan sayısı kısıtlıydı. Bana inanmayanlar, ciddiye almayanlar ve ‘Burak yine ne saçmalıyor?’ diye dalga geçenler oldu. Fakat bir o kadar da destekleyen insanlar vardı. İnsanlar şaşırarak neden yaptığımı sordular. Neden yaptığımı açıkladığımda ise güzel ve pozitif bir şekilde yaklaştılar. Elbette olumsuz tepkiler başlamadan önce ve başladıktan sonra oldu; ancak asıl olumsuz tepkinin geleceği yere yani aileme henüz haber vermedim.”
“Yolculardan ‘Sanki az önce banka şubesini kapatmışsın da taksiye çıkmışsın’ diyenler oluyor”
Yılmaz, kendisine ‘kravatlı taksici’ lakabının verilmesinden memnun olduğunu belirterek bunun yolcular üzerinde de olumlu bir etki oluşturduğuna dikkat çekti. Yılmaz, seçtiği giyim tarzı ve aldığı geri dönüşlerle ilgili olarak şunları söyledi: “Özellikle ilk başladığım 10-20 günde buradaki abilerim ve üstatlarım durak içinde ya da telefonda bana öyle seslendiler. Bazı yolcular duraktan geçerken görüp ‘Vay, kravatlı taksici de varmış’ dedi. Ben de bunu benimsedim. Çünkü aslında ben ilk günden itibaren böyle giyinmiştim. Hem yaptığım işe kendimden bir şey katmak istedim. Mesela üçüncü müşterim yaşlı bir amca ve teyzeydi. Amca, ‘Öğretmenim, bana kıyafet şahsiyettir derdi. Ben sizde bunu gördüm ve çok sevindim’ dedi. Neden böyle giyindiğimi soranlar oluyor, ‘Abi sanki az önce banka şubesini kapatmışsın da taksiye çıkmışsın’ diyenler oluyor. Taksi aslında günün koşuşturmacasını biraz daha hızlandırmak için tercih edilen bir ulaşım aracı, aynı zamanda da bir kamu hizmetidir. Bu işi insanlara memnuniyet verici bir şekilde yapmak da bana mutluluk veriyor. Olumsuz bir geri dönüş almadım, genellikle şaşırmayla birlikte takdir var ama bunun yaygınlaşacağına dair bir ümit maalesef yok.”
“Taksicilere maalesef çok tepkiyle yaklaşılıyor”
İnsanları gözlemlemek için adım attığı yeni mesleğinde taksicilerin karşılaştığı pek çok soruna şahit olan Burak Yılmaz, düşüncelerini şu şekilde açıkladı: “Taksiciliğe ve taksi şoförlerine karşı bir ön yargı ne yazık ki var. Bunun hem yolcuları hem de şoförleri ilgilendiren sebepleri var. Taksiciler güne aslında eksiyle başlıyor ve belirli bir süre içinde yevmiyeyi doldurmaları gerekiyor. Bu nedenle taksiciler, belli bir zaman diliminde olabildiğince çok yolcuyu taşıma içgüdüsüyle hareket ederler. Hiçbir taksi şoförü ‘Ben bu müşteriye kötü bir yolculuk yaşatayım’ düşüncesiyle hareket etmez. Ayrıca bu strese gün boyunca İstanbul gibi dünyanın en yoğun trafiğine sahip bir şehirde direksiyon başında olmanın getirdiği stres de ekleniyor. Taksiciler sadece taksi sürmüyor; hem yolla, hem yevmiyeyle hem de deneyimsiz ve sabırsız sürücülerle mücadele ediyor. Taksicilere maalesef çok tepkiyle yaklaşıldığını biliyorum. Ben sivil bir araç sürerken almadığım tepkileri taksi sürerken alıyorum.”
İhlas Haber Ajansı