İsrail’in İran’a Yönelik Saldırısı, Orta Doğu’daki Güç Dengelerini Yeniden Şekillendirdi

Prof. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu, İsrail’in İran’a yaptığı 12 günlük saldırıyı Orta Doğu’da tarihi bir kırılma olarak değerlendirdi. İran’ın stratejik yanıtları ile İsrail’in savunma sistemini aşabileceğini vurgulayan Şeyhanlıoğlu, Türkiye’nin istihbarat ve savunma gücünü artırmasının önemine dikkat çekti.

Prof. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu, İsrail'in İran’a yaptığı 12 günlük saldırıyı

İsrail-İran Savaşının Tarihi Etkileri

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Merkezleri Koordinatörü ve Siyaset Bilimi ile Uluslararası İlişkiler uzmanı olan Prof. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu, İsrail’in 13 Haziran’da İran’a düzenlediği 12 günlük kesintisiz saldırının Orta Doğu tarihindeki önemli bir dönüm noktası olduğunu aktardı. Şeyhanlıoğlu, bu durumu “tarihi bir kırılma” olarak tanımlayarak, bu çatışmanın sadece iki ülke ile sınırlı kalmayıp, bölgesel ve küresel güç dinamiklerini de etkileyen bir durum olduğunu vurguladı.

İran’ın Karşılık Verme Gücü

Saldırının başlangıcında İran’ın ana kontrol merkezi üzerinde ağır kayıplar yaşadığını belirten Şeyhanlıoğlu, İran’ın ikinci gün SİHA ve balistik füze kapasitesi ile güçlü bir yanıt verdiğini ifade etti. “İran, İsrail’in stratejik hedeflerine yönelik etkili operasyolar gerçekleştirdi ve İsrail, bu kadar geniş bir bombardıman ile tarihinin ilk kez bu seviyede karşı karşıya kaldı” dedi. Ayrıca, İran’ın 300 ila 500 arasında füze ve SİHA ile bu operasyonda başarılı olduklarını dile getirdi.

İran’ı Zayıflatmaya Yönelik Saldırılar

Prof. Dr. Şeyhanlıoğlu, İran’ın en büyük zaafının, iç politikada MOSSAD tarafından gerçekleşen istihbarat sızmaları olduğuna dikkat çekti. “İsrail’in Hindistan üzerindeki yazılım teknolojileri ve siber ajan ağı, İran’ı içeriden zayıf düşürdü” ifadelerini kullandı. Ancak, İran’ın henüz çökmediğini ve muhtemelen nükleer kapasitesini korumak için Çin, Rusya ve Pakistan gibi ülkelerden destek alarak caydırıcılığını sürdürdüğünü söyledi.

Toplumsal Yansımalar ve Göç

Çatışmaların toplumsal etkilerini de değerlendiren Şeyhanlıoğlu, “İsrail tarihinde ilk kez Tel Aviv başta olmak üzere birçok şehir doğrudan hedef alındı. Yaklaşık 200 bin insan ülkeyi terk etme yoluna gitti ve çoğu Kıbrıs Rum Kesimi’ne sığındı. Bu durum, Kıbrıs’ın hem güvenlik hem de jeopolitik açıdan ne denli önemli bir konumda olduğunu gösteriyor” dedi.

Türkiye İçin Alınacak Dersler

Türkiye’nin bu süreçten çıkaracağı derslere de değinen Şeyhanlıoğlu, “Milli savunma stratejilerinin ve istihbarat altyapısının güçlendirilmesinin önemi bir kez daha keskinleşti. Hakan Fidan dönemi altında MİT’in MOSSAD’a yönelik girişimleri daha anlamlı hale geldi. Türkiye’nin askeri ve istihbarat kaynaklarını güçlendirmesi, Orta Doğu’daki olası krizlere karşı caydırıcılığını artıracaktır” şeklinde değerlendirmelerde bulundu.

Bölgesel İş Birliği Önerisi

Şeyhanlıoğlu, Türkiye, İran, Pakistan, Mısır, Irak ve Suriye’nin askeri ve ekonomik iş birliği yapma zamanının geldiğini belirtti. Kalkınma Yolu Projesi ve Ahmet Şara’nın liderliğindeki yeni Suriye Hükümeti ile olan ilişkilerin bu iş birliği açısından büyük öneme sahip olduğunu da sözlerine ekledi. Gazze’de yaşanan insanlık dramını “soykırım ötesi vahşet” olarak nitelendiren Şeyhanlıoğlu, İsrail’e karşı etkili bir diplomatik ve ekonomik boykot uygulanması gerektiği görüşünü savundu. Ayrıca, İran’ın Çin’den savaş uçakları alarak hava savunma sistemlerini güçlendirdiğine dikkat çekerek, bölgede yeni çatışmaların olabileceği ve Türkiye’nin bu duruma karşı hazırlıklı olması gerektiğini ifade etti.