“Boşanma Sürecindeki Kadınlar Cinayetlerle Karşı Karşıya: Özlem Soysal’dan Çarpıcı Açıklamalar”

Boşanma Sürecindeki Kadın Cinayetleri: Toplumsal Bir Sorun

Son yıllarda Türkiye’de boşanma aşamasındaki kadınlar, ayrılıp yeni bir hayata adım atma isteklerini dile getirmeden, eşleri tarafından cinayetle hayattan koparılıyor. Klinik psikolog Özlem Soysal, bu durumun toplumda ciddi bir yaraya dönüşerek, sadece bireysel bir sorun olmadığını, aynı zamanda toplumsal ve kültürel bir problem olduğunu vurguladı.

Şiddet ve Cinayet Vakaları Giderek Artıyor

Özellikle Diyarbakır’da meydana gelen bir olayda, doğum günü kutlamasından dönen 22 yaşındaki İlayda Alkaş, evine girdiğinde 30 yaşındaki eşi C.A. tarafından silahlı saldırıya uğradı. Hastaneye kaldırılan Alkaş, hayatını kaybetti. Yine aynı şehirde, 19 yaşındaki hamile Helin Eren, dini nikahlı eşi tarafından vurularak can verdi. 24 yaşındaki Nazlı Demir ise, boşanma aşamasındaki eşi tarafından ticari takside vurularak öldürüldü. Bu olaylar, farklı şehirlerde de benzer vakaların yaşandığına dikkat çekiyor.

Kontrol Kaybı ve Sahiplenme Anlayışı

Klinik psikolog Özlem Soysal, erkeklerin boşanma durumlarını kabullenmekte zorlandıklarını ifade etti. Bu tür cinayetlerin çoğunlukla erkeklerin kadını bir mülk olarak görmeleri sebebiyle işlenmekte olduğunu belirten Soysal, “Boşanma, birçok erkek için bir mülk kaybı hissine yol açıyor” dedi. Bu durumun, erkeklik algısının sarsılması endişesiyle birleşince, psikolojik ve fiziksel şiddetin artışına neden olduğunu belirtti.

Ataerkil Problemler ve Çözüm Önerileri

Soysal, sosyal yapının erkekleri daha önde tutmasının, kadınların daha zayıf bir konumda kalmasına yol açtığını savunarak, bu durumun boşanmanın kabullenilmesini zorlaştırdığını aktardı. Erkeklerin fiziksel güç kullanarak kadına zarar verdiklerini ve cinayetlerin bu tarz şiddetle sonuçlandığını vurguladı.

Soysal, bu cinayetlerin sadece bireysel psikolojik sorunlara dayanmadığını, aynı zamanda ataerkil kültür, kadın-erkek eşitsizliği ve hukuki yaptırımların yetersiz kalmasının bu durumu besleyen unsurlar arasında olduğunu söyledi. Toplumun, erkeklerin duygularını ifade etme ve öfke yönetimi konularında eğitilmesi gerektiğini belirtti. Ayrıca, hukukun caydırıcı ve önleyici bir şekilde işlemesi gerektiğinin altını çizdi.