Türkiye’de ‘Hayalet Deprem Sendromu’ Belirtileri Artıyor: Uzmanlardan Psikolojik Destek Tavsiyesi

Hayalet Deprem Sendromu: Psikolojik Destek Gerekiyor

Uzman Psikolog Dilruba Işın, Türkiye’deki pek çok bireyin, deprem olmaksızın sarsılma hissi yaşayabildiğini dile getirdi. “Hayalet deprem sendromu” olarak adlandırılan bu durumun herhangi bir tıbbi sorun bulunmadığı sürece psikolojik destek gerektirdiğini belirtti.

Türkiye’nin Deprem Gerçeği ve Psikolojik Etkileri

Türkiye, aktif bir deprem kuşağında yer aldığı için vatandaşlar, depremlerden doğrudan ya da dolaylı olarak etkilenmektedir. Son zamanlarda insanlar, herhangi bir deprem yaşanmadan sallanma ve titreme gibi hislerle karşılaştıklarını ifade ediyor. Bu durum, bilimsel literatürde “hayalet deprem sendromu” olarak tanımlanıyor. Kişilerde nörolojik, biyolojik ya da fizyolojik bir problem yoksa bile, baş dönmesi, denge kaybı, düşme hissi ve hareket etme güçlüğü gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Bazı bireyler ise yoğun kaygı, panik ve kafa karışıklığı gibi daha ağır semptomlar yaşayabiliyor. Uzmanlar, bu gibi durumlarda öncelikle bir sağlık muayenesinin yapılmasının şart olduğuna ve tıbbi bir sorun tespit edilmediği takdirde psikoterapi desteği alınması gerektiğine vurgu yapıyor. Uzman Psikolog Dilruba Işın, hayalet deprem sendromunun birçok kişide görüldüğünü belirterek, bireylerin kaygı, panik ve kafa karışıklığı ile sonuçlanan düşünceler içinde bulunduklarını ifade etti.

Baş Dönmesi ve Denge Kaybı Belirtileri

Dilruba Işın, birçok kişinin herhangi bir fiziksel nedene bağlı olmaksızın baş dönmesi hissettiğini söyledi. “Türkiye bir deprem ülkesi, bu nedenle hepimiz doğrudan veya dolaylı olarak deprem kaygısıyla yaşıyoruz. Bazen, dışarıdan hiçbir sarsıntı olmaksızın bile kendimizi sallanıyormuş gibi hissediyoruz; sanki eşyalar titriyor gibi geliyor. Bu durum, hayalet deprem sendromu olarak adlandırılıyor” dedi. Bu sendromun belirtileri arasında baş dönmesi, denge kaybı ve hareket etme güçlüğü yer alıyor. Bireyler bu süreçte daha kaygılı ve panik halde hissedebiliyor. Sinir sistemlerinin, “Artık bu yer güvenli değil” düşüncesiyle sürekli olarak kendilerini güvende hissetme arayışında olduğunu vurgulayan Işın, psikoterapi ile bu durumu aşmanın mümkün olduğunu kaydetti.

Sosyal Medyanın Tetikleyici Rolü

Işın, sosyal medyanın bu tür durumlar üzerinde etkili bir rol oynamış olabileceğine dikkat çekti. “Bazen doğrudan değil, dolaylı yoldan depremlerden etkileniyoruz ve bu güvensizlik hissi yaratıyor. Eğer bireyler herhangi bir tıbbi muayeneden geçtiler ve sorun yoksa, bir psikolog ya da psikiyatr ile bu durumu konuşabilirler” dedi. Aşırı abartılı deprem uyarılarının yaşanan kaygıları tetikleyebileceğine vurgu yapan Işın, sosyal medyadan uzaklaşıp, kendilerini sakinleştirerek “Şu an buradayım, güvendeyim” gibi olumlamalar yapmalarının faydalı olabileceğini aktardı.